22 Eylül 2012 Cumartesi

Güney Afrika Cumhuriyeti (2012)

5 günlük Cape Town gezisi...

Burası için Lonely Planet rehber kitabı, "inanılmaz doğasını, havasını, tarihini geçin, buradaki en etkileyici şey insanlar" diyordu, buna ben de katılıyorum. Yoksulluk da olsa, oldukça mutlu, mizah duygusu gelişmiş insanlar. Bu yüzden müzikleri de bu kadar muhteşem olsa gerek.
Müzik gruplarında bas ve elektro gitar yerine farklı tonlara sahip marimbalar (ksilofonlar) kullanılıyor.

Halkın %80'i zamanında Afrika'nın çeşitli ülkelerinden gelmiş zenciler, hintliler, vs.'den oluşan renkliler, 20'si ise 1600'lerde Hollanda ve İngiltere'den beyazlar. Yüzyıllarca köle olarak çalıştırılan zenciler artık iktidarda (1994'ten beri). 1950'den sonra Afrika dilinde apartheid denen uygulama gelmiş, örneğin üzerinde "Sadece Avrupalılar" yazan banklarla yıllarca insanlık katledilmiş. Ama şimdi bununla yüzleşmişler, müzeleri var, insanlar neler hissettiklerini, yaşadıklarını, yazmış, anlatmışlar. Ülkenin kanındaki zehir o müzelerde boşalıyor yavaş yavaş. Darısı bizim başımıza - 1915, 6-7 Eylül olayları, Yunan - Türk karşılıklı mübadeleleri, Dersim olayları, darbeler...

Table Mountain'a (Masa Dağı'na) çıktım. Tepesi gerçekten masa gibi dümdüz. Bu dağ 450 milyon yıl önce oluşmuş. Yani Himalaya'lardan 6 kat daha yaşlı!

Güney Afrika Atlas okyanusu ile Hint okyanusunun kesişim noktasında olduğundan sıcak ve soğuk su akımları birleşerek inanılmaz bir canlı çeşitliliğine ev sahipliği yapıyor. Benzer şekilde buzul çağında da donmaktan kurtulmuş olduğundan dünyanın en zengin 6 bitki krallığından (floral kingdom) biri burada. Rüzgarlardan dolayı pek ağaç türü olmasa da ufak bir alanda 10 binlerce farklı bitki türü bulunuyor.

Trafik soldan akıyor. Hiç bir yaya trafik ışıklarında durmuyor. Burası 1600'de Hollandalılar tarafından alınmış ama daha sonra İngilizler ele geçirmiş.

Vasco De Gama'nın ilk olarak geçerek Avrupa ile Hindistan ticaret yolunu açtığı Ümit burnunu gördüm.
Dünyada sadece burada olan Afrika penguenlerini gördüm.

Kafesin içinde dalarak büyük beyaz köpekbalıklarını,
Tekneyle ve karadan dünyanın en büyük canlıları olan, ağırlıkları 30 ton (yani 6-7 tane yetişkin filin toplamı) civarında olan balinaları (Southern Right Whale) gördüm. Balinalar su yüzüne çıkıp nefes alıp verirken ne kadar su aygılarlarına benzedikleri dikkatimi çekti.

SA Museum, Slave Lodge, District 6 Museum'a, Michealis Collection müzelerine gittim.
African Dance Theater'a, Mama Africa restoranına gittim. Mama Africa'da geyik, timsah eti vs de var

Ümit burnu (Cape of Good Hope)

Cape point (kayanın üzerindeki deniz fenerine dikkat)

Boulder's beach - Afrika penguenleri

Nükleer karşıtı kampanya

Old Buscuit Mill'de Neighborgood Market - gidilmeli
.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder