14 Kasım 2011 Pazartesi

Ürdün - Lübnan (2011)


İçindekiler:
  • Amman (Ürdün'ün baskenti): 05 - 08 Kasım 2011 (4 gece)
  • Beyrut (Lübnan'in baskenti): 09 - 11 Kasım 2011 (3 gece)
05 Kasım 2011 Cumartesi günü TK812 A320 uçağı ile Ürdün'ün başkenti Amman'a vardım.
Palace Hotel'e yerleştim. (Geceliği 14JD = 20USD, tek kişilik oda). Arife günü olduğu için gecenin 12'sinde bile her yer açıktı.

Humus ve felafel'de kalite... Çay su bardaginda, şekerli olarak geliyor.

Ertesi sabah saat 06:15'te Petra'ya doğru yola çıktım. 3 saat süren otobüs yolculuğu boyunca etraf hep çorak topraktı (bizde hep tarlalar olur halbuki). 


Petra: Kapadokya gibi, Roma gibi


Kayadan oyulan kent


07 Kasım 2011 Pazartesi - Amman 3. gece

Otelden ayarladığımız tur ile 5 kişi bir arabada yola çıktık: Ben, Greg (İngiltere), David ve Paulo (İtalyanca konuşan İsviçreli) ve şöförümüz Ahmet.

Mount Nebo'ya vardık. 800m. yükseklikten Lut Gölü ve Kudüs'e bakıyor. Pilgrim'ler (Hristiyan hacılar) Kudüs'ten ve Lut Gölü kenarından geçip buradan Madaba şehrine gidermiş.

Hz. İsa'nın vaftiz edildiği  yere geldik (Baptism site). Bizi gezdiren rehbere vaftiz konusunu sordum, İsa 30 yaşındayken onu Joan (Yusuf Peygamber) vaftiz etmiş. İsa da, Yusuf'a tüm doğan çocuklarınızı vaftiz ettirin, demiş. Böylece o gün bugündür doğan çocuklar vaftiz edilirmiş. Masal gibi, ne kadar dokunaklı, ne kadar güzel hikayeler. Hz. İsa'nın vaftiz edildiği Ürdün nehrinde hala birçok çocuk vaftiz ediliyor.

1967'de 6 gün savaşından galip ayrılan İsrail nehrin öte yanını ele geçirmiş. Nehrin bir tarafı Ürdün, diğer tarafı İsrail. Nehir 2000 yıl öncesine göre çok cılız. Sadece 7-8 metre genişliğinde.

Bu arada Ürdün'de ve Lübnan'da birkaç haritada gördüm, bunlarda İsrail diye bir yer yok, hep Filistin diye geçiyor.

Ürdün'den İsrail'e bakış - Çok yakın ama çok uzak


Çocukluğumda "Ne Nerededir" ansiklopedisinde görmüştüm, en sonunda o yere, Lut Gölüne vardık. Burası dünyanın en derin yeriymiş. Deniz seviyesinin 400m altında. Yüksek tuz oranından dolayı içinde canlı yok. %31 tuz oranıyla okyanuslara göre 9 kat daha tuzlu. Üstünde kıvrılıp uyuyabilr ya da gazete okuyabilirsiniz.

Ne Nerededir - Lut Gölü: Bir tarafı Ürdün, bir tarafı İsrail


08 Kasım 2011 Salı - Amman 4. gece

Lübnan'lı efsane şarkıcı Feyruz'un cd'si aldim. Müzik dükkanlarinda genelde kaset var. Dükkan sahibi Türk olduğumu öğrenince baş parmağıyla onaylayarak "Erdogan is good!", dedi.


Amman


Citadel (ya da, qala=kale)'den şehir görüntüsü

Kore'de pisuvarlar arasında hiç ayıraç yoktu, burada da arada resmen duvar var.

Pisuvar aralıkları her kültürde farklı boyda. (Termit belgeseli)


09 Kasım 2011 Çarşamba - Beyrut 1. gece

Sabah Middle East Air A321, 10:30 uçağı ile Beyrut'a geldim.
Talal's New Hotel - Geceliği 10USD

Şehirde cami ve kiliseler yanyana. Bir çan çalıyor, hemen ardından ezan başlıyor. Bizdeki çok kültürlülük yalanının gerçek hali burada. Nüfusun yaklaşık yarısı müslüman, yarısı hristiyan. Dengelerin korunması açısından uzun yıllardır nüfus sayımı yapılmadığı için net oran bilinmiyormuş.

Akşam, gezide arkadaşlık ettiğimiz, İstanbul'da yaşayan Mathilde ve Perrine ile birlikte Le Chef lokantasında yemek yedik. Fransız ve Arap kültürü bir araya gelince şık olmuş.


10 Kasım 2011 Perşembe - Beyrut 2. gece

Lübnan iç savaşı, delik deşik binalar
Minibus ile 2 saatte Bekaa vadisi & Baalbek'e gittim. Lübnan'da uzun yillar (1975-1991) iç savaş devam etmiş. Müslümanla Hristiyan savaşmış. Şehrin ortasinda, olup biten unutulmasın diye dokunulmadan bırakılan kevgire dönmüş binalar var. Şimdi ise herkes huzurlu, birbiri ile barışık. Minibuste yanimda oturan müslüman abi anlattı: "Bu savaş bir yalandi. Bizim Hristiyanlara karşı hiçbir nefretimiz yok, öyle olsaydı şimdi nasıl bu kadar iyi geçinirdik? Biz onlarla kız alıp veriyoruz. Ben de kız verdim. Ailemden cok yakınlarim bu savaşta öldü ama kendi aptallikları! Sen neden eline silahi alıp insanları öldürüyorsun? Libya, Irak vs., silah verdi, bunları savaştırdı.". Bunları anlatan çok içten bir insandı. Diğer birçok Lüblanlı gibi.

Baalbek'te dünyada en iyi korunmuş Roma tapınakları var. Dünyanın en büyük sütunları burada. Bir de "Küçük Tapınak" olarak geçen tapınak var ki o bile Atina'daki meşhur Parthenon'dan daha büyük!


Baalbek'teki Jüpiter tapınağı

Arkada gözüken Bacchus tapınağı

Dünyanın en büyük kolonları

Bacchus tapınağı - dünyanın en iyi korunmuş Roma tapınağı

Baküs Tapınağı içi

Baküs tapınağı içi - bunu görebileceğiniz tek yer burası!


11 Kasım 2011 Cuma - Beyrut 3. gece

Bodrum gibi bir sahil kasabası olan Byblos'a gittim. Burada bir fosil dükkanı var. Orada çalişan kız bazı balık türlerinin evrimsel degişiminin olduğunu iddia ettigi bir dizi fosil gosterdi. Tezgahtar balık için evrim var ama homo sapiens için (tabi ki) yok diyor. Bazılarının kafası gerçekten çok karışık! 

Oradan Jeita Grotto mağarasına gittim. Sarkıtlar ve dikitler inanılmaz doğa harikaları. Bir dikitin boyunun 1cm uzamasi için 100 yıl gerekiyormuş! Yani 7m'lik bir dikite bakıyorsanız 70 bin yillik bir tarihe bakıyorsunuz demektir. Doğadaki canlıları cansızlardan ayrı bir yere koyan mantığı anlamıyorum (zaten yanlış). İkisinin tamamen aynı bütünün parçaları olduğunu, aynı kanunlara tabi olduklarını nasıl görmezler yahu? Yanımda benden farklı düşünen biri varmışçasına soruyorum: Buradaki dikitler tesadüfen mi oluştu? Bir açıklaması var mı? (Var.) O zaman neden canlıların nasıl oluştuğunun da bir açıklaması olmasın?


Jeita Grotto - yeralti nehri (fotoyu ben çekmedim)

Jeita Grotto - insandan daha eski - (fotoyu ben çekmedim)

Bu arada Jeita Grotto mağarası, sonuçları o akşam açıklanacak olan "Dünyanın 7 doğa harikası" yarışmasında da aday yerlerden biriydi, çalışanlar heyecanla sonucu oğrenmek icin akşamı bekliyordu. Sonra internetten kontrol ettim, seçilememiş.

Yolda Erasmus'la bir yıllığına Koç'a gelmiş biriyle tanıştım. Guatemala'lıymış,  biyoloji okuyormuş. Özel okullarda Erasmus olayında herkes kendi okulunun parasını ödüyormuş, misafir olduğu okulun parasını değil.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder