İş seyahati
3 Mayıs 2017 gidiş, 6 Mayıs dönüş (varış 7 Mayıs pazar)
Houston'da caddeler sokaklar, arabalar, AVM'ler, kısaca her
şey büyük. Tüm binalar arasında korkunç geniş boşluklar var (araya ne siteler
dikilir!). Şehir çok geniş bir alana yayılmış durumda. ABD'nin nüfusu en
kalabalık 3 ya da 4. şehri ama sokakta insan görmek pek mümkün değil (evrendeki
yıldızlar kadar çoklar ama tek sorun birbirlerinden çok uzakta olmaları).
Oldukça modern, temiz bir şehir. Dostların varsa yapacak
şey de bulmak kolay. Belli bir şehir merkezi olmadığından her şey bir
arada değil (restoranlar vs.). Ancak bir yeri bilerek oraya gitmek mümkün.
Genelde oldukça varlıklı tipler. Herkesin altında en
azından bir DODGE marka araba var. Hyundai gibi düşük segmentli arabalar yok
bile.
Trump'ın yeni politikaları nedeniyle göçmenler, green card
bekleyenler stresli günler geçiriyor. Amerikan rüyasını gerçekleştirip müstakil
ev, araba taksitine girenler olabilecekler konusunda endişeli.
Dönüş yolunda Etiyopyalı bir taksi şoförüne denk geldim, Etiyopya’ya
göre Houston'un çok daha özgür bir ortam olduğunu söyledi. En azından kafam
rahat, diyor. Şu anki Etiyopya hükümetinden memnun değilmiş.
Gitmeyi hedeflediğim ama kendime iPhone almaya çalışırken
bana kalan tek günü harcadığım için gidemediğim Museum of Natural Science gidilesi
(dinozor iskeletleri falan) ve hemen yakındaki özel Rice University kampüsü
görülmeye değer.
One Ferrari, one Dodge, one Ford... |
Amerikan rüyası |
Hintli arkadaşım işyerinde 'success log' diye bir blog sayfası tutuyormuş. Burada başarılarını yazıyor örneğin kendi sorumluluğunda olmayan bir probleme dahil olup çözdüğünü filan yazıyormuş. Daha sonra birisi sen neler başardın ne yaptın diye sorduğunda o kişiye buranın adresini verip al, işte burada, diyormuş. Çünkü daha sonradan hatırlamak mümkün değil dedi, bana da aynını yapmamı tavsiye etti.
Aynı akşam evli bir çift arkadaşımla yemek yedik daha sonrada o saatte açık olan tek kahveci olan Starbucks'a gittik. Üniversitede sınav zamanıymış o yüzden hep öğrencilerle doluydu ama o kadar dolu olmasına rağmen sadece üç tane çalışan vardı yarım saat sıra beklemek gerekiyordu. Arkadaşım dedi ki bu kadar kalabalık olmasına rağmen hiçbir zaman buradaki eleman sayısını arttırmıyorlar, ilginç bir durum, değil mi?, dedi.
Houston'a geldiğimde havaalanında oraya yatırımcı vizesi ile gelen bir aileyle tanıştım. Antalya'dan buraya yerleşmek üzere gelmişler. Galeriya avm'de bir telefoncu açmışlar, şimdi de adam karısını ve kızını türkiye'den getiriyordu. Bu şekilde gelmek de mümkünmüş yani buraya.
Son olarak da uçakta dinlemek üzere podcast'ini indirip dinlediğim İspanya iç savaşına dair pek bilinmeyen bir konudan bahseden bir radyo programından bahsedeyin. 3000 kadar Amerikalı İspanya iç savaşında destek amacıyla İspanyaya gidip savaşmış. 700 tanesi de çatışmalarda ölmüş. işte bu 3000 kişiden bir tanesi akademisyen bir kadınmış bu radyo programında söyleşi yapan kişi Güven Güzeldere Stanford Üniversitesi'nde doktora yaparken bu kadının kiracısı olmuş (Pali Alto şehrinde). Daha sonradan ev sahibesinin herhangi bir kadın olmadığını tesadüfen denk geldiği bir kitapta gördükten sonra bu hikayeyi öğrenmiş.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder